15 Ocak 2018 Pazartesi

Bir manolya ağacının hikayesi....



Cins cins yürüyüşler....

Semra ve Merve'den çıkan bir fikir... Çanakkale'nin kadın hikayelerinin geçtiği mekanlara gidip yerinde, oranın hikayesini anlatmak... Hepimizin defalarca gidip oturduğu, sokağından geçtiği, altında dinlendiği mekanlar... Ama birçoğumuzun oralara ait bilmediği hikayeler..Bana da iskeledeki Manolya ağacının hikayesini anlatmak görevi verildi..Şaşırdım her gün önünden geçtiğim, birçok insanın buluşma noktası, eylemlerin yapıldığı, toplaşma mekanı kocaman manolya ağacının meğer ne acıklı bir hikayesi varmış.Bende okuyunca çok duygulandım heyecanlandım ve sizlerle paylaşmak istedim... Sonrasında orada duran tabelaya dikkat ettim..şimdiye kadar hiç okumamışım görmemişim bile..Bundan dolayı kendime çok kızdım... Hemen kızıma anlattım kızım arkadaşlarına anlattı böylece kendi etrafımda birçok kişi o manolya ağacının hikayesini öğrendi... Hepsi sizin yüzünüzden kızlar cins cins yürüyüş fikri için çok teşekkürler...Yeni hikayelerde buluşmak dileğiyle...


bir manolya ağacının hikayesi....

"Öykümüzün başlangıç yeri Girit Adası’dır. Öykümüzün kahramanlarından Ali bey meyve ve çiçekçiliğe çok meraklıdır. Boş vakitlerinde evinin bahçesinde meydana getirdiği doyumsuz güzellikteki bahçe dillere destandır. Özellikle üretimi çok zor olan, beyaz iri çiçekler açan, manolya fidanları ile ünlenmiştir. 1920’li yılların başlarında adada iyiden iyiye bozulan huzur sonucu türk ve yunan hükümetleri arasında imzalanan bir anlaşmayla büyük mübadele olarak adlandırılan bir nüfus değişimi başlar. 1923’te başlayan mübadele sonucu yaklaşık bir milyon (1.000.000) Rum Anadolu’dan yunanistan’a, beş yüz bin (500.000) Türk Yunanistan’dan Anadolu’ya göç eder.

Girit Adası’ndan gelen gemiler Çanakkale ve Ayvalık limanlarına mübadilleri ‘Girit Türklerini’ getirirler. Buralarda Rum ahaliden boşalan evlere yerleştirilirler. Ayvalık’a gelenler arasında ailesiyle birlikte Ali bey de vardır. Ali bey, onca kargaşa arasında gelirken yanında çok sevdiği çiçeklerini ve özellikle manolya fidanlarını getirmeyi de unutmamıştır. Ali bey, Girit’teki bahçesinin aynısını Ayvalık'ta da yapmış hatta o nazlı manolya fidanlarını bile yetiştirmiştir. bu arada Ali bey’in çiçeklerinden çok sevdiği küçük kızı Fatma büyümüş, gelinlik bir kız olmuştur. Pek çok taliplileri arasından talih Çanakkale’den Mehmet bey’e gülmüştür. Ali bey, sevgili kızını Çanakkale’ye gelin gönderecektir.Gelinin çeyizleri hazırlanır. Ali bey çeyizlerin arasına üç adet manolya fidanı katarken damadına da bu çok nazlı manolya fidanlarını Çanakkale’de bu işten anlayan birine diktirmesini tembih eder.

1933 yılının yazında Fatma hanım ile Mehmet bey (Tosun) Çanakkale’de nikâhlanırlar. Bu arada Mehmet bey, kayınpederinin tembihini unutmamış yine bir Giritli mübadili olan ve belediyede bahçıvan olarak çalışan İbrahim Çapkan ile görüşüp, manolya fidanlarının dikimini sağlar. Üç fidandan birini, kendi evlerinin bahçesine, diğerini bahçıvanın evinin bahçesine, sonuncusu da nikâhlarının kıyıldığı belediye binasının bahçesine dikilir. 1933 yılında dikilen bu fidanlardan evlerin bahçesine dikilenler ne yazık ki kururlar. Fatma Hanım’la Mehmet Bey’in mutlu günlerinin anısına belediye bahçesine dikilen fidan zamanla büyür kocaman bir ağaç olur. Beyaz iri çiçekler açtığı zaman yaydığı emsalsiz güzellikteki mis gibi kokularla kordondan gelip geçen herkesi selamlar.Belediye binası zamanla yıkılmış yeri değişmiştir. Ama 1933 doğumlu manolya ağacı halen yerinde durmakta ve tarihe, Çanakkale’ ye tanıklık etmektedir."

14 Ocak 2018 Pazar

      Dantel Lobisi'nin değerli kadınları, size  ödevimi, bir mektup yapıp  göndermeye  karar verdim. Geçmişe sahip çıkmanın  en iyi ve  güzel yoludur  bana göre, oya gibi işlenmiş bir name. Size  hayal ettirmek istediğim, sararmış  bir zarfın içinde , sevdiğiniz bir  kitabının arasına  koyduğunuz  , yıllar sonra bile okumayı isteyeceğiniz  bir yazıdır.  Merve ve Semra ,tarih anaya  emanet etme oyununu  bu sefer  bize oynatan   arkadaşlarımdır. 

           İlk  anlatının,  25 kasım 2017'de yapılması,  bu yürüyüşe, Ay Pansiyon'un oyuncularının katılması, Aslan Abla karakteriyle başlamamız, sadece bir  rastlantı olmamalı.Yardım etmek, yönetmek, kaderine razı olmamak , çok yakıştırdığım imgeler anlatacağım karaktere.  Neden gökten düştüğü bilinmez  bir masalı , ekşi bir  elma gibi,  dilimleyip , tarçın ekip  yiyelim,  o zaman, haydi kol kola girip  yürüyelim.

    Çanakkale'de  Kemalpaşa Mahallesi’nde olan bu sokağa, Muhtar Şebnem Kumtepe , koydurmuş olmalı onun ismini. Çünkü asıl adı Hatice Aslan olan Aslan Abla , onun gibi  bir kadın muhtarmış eski zamanlarda . Sokağa  günümüzde  çokça kafe açılması, sakinlerini bazen  rahatsız   etmiş  Aslan Abla ne derdi bilmem ama, bazı sokaklar  ona dayatılan hikayeye razı  olmaz   kimi zaman,  siz ne dersiniz?


      Aslan Abla’nın mezarını ararken, onu tanıyanlardan  bilgi alamadım. Bulduktan sonra , onun hikayesinin artık bana geçtiğini o gün mezarlıkta anladım. Adının yazdığı bir tahta parçası bile olmayınca başında ,mezar taşı yaptırmayı ,birlikte gittiğimiz  arkadaşlarla, dert edinmiştik. Bu eksiği tamamlama çabam , onu daha sonra da  bir kaç kez ziyaret etmemi sağladı.Ben ki mezarlıklardan  bir ömür kaçmış bir fani.

      Yılmaz Biçer'in Aynalı Yazılar isimli  kitabı,  kent belleğine ışık tutmakla  beraber,  edebi bir kaygıyla  olsa  gerek gerçeklerden bazen uzaklaşmasına rağmen ,  zevkle okunan bir kaynak olmuştur benim için.  ‘Aslan Abla Bir Melek miydi?' başlığını kullanarak  bir yazı yazmasının sebebini ,  ben  de   zamanla anlamıştım.  Hatice Hanım,  bir  yardımseverdi, ama hayat bir   mezar taşını bile ona çok görürken ,benim  kulağıma bir sırrını mı  fısıldıyordu? İnsan diye yardım ederdi? Ben neden Aslan Abla'yı anlatıyordum. Yardım edilenler üstlerindeki yükü yoksa  unutarak mı hafifletir? 

Çanakkale Belediyesi'nde  sosyal hizmet uzmanı olarak çalıştığım için, her mahallede bulunan sosyal yaşam evlerimizde , bir çok kadın arkadaşa onu anlattım,  Aslan Abla’yı da tanıyanlardan dinledim.  Eşinin kızı Şule'yle  kolkola  sokaklarda yürüdüğü yılları görmüş kişilerle  konuştum. 

Esenler Sosyal Yaşam Evi, Edebiyat Sevenleriyle , ‘İşte Elimizin Hamuru’  isimli  amatör bir   dergi çıkarmıştık. 2017 yılı  mart ayında olmalı,  ikinci sayımızda da  aşağıdaki yazıyla ona da yer vermiştik. Cevriye Önder’in  Aslan Abla hakkındaki bu yazısını , size olduğu gibi aktarıyorum.


‘ASLAN ABLA ,HATİCE (MAÇKAN) ARSLAN (1897-1977)
Asıl adı Hatice  , olan Aslan Abla 1987’de Bulgaristan ‘ın Filibe kentinde dünyaya gelmiş ve 1. Balkan Savaşı (1912-1913) sonra abisi Necip Maçkan ve yengesi Saadet Maçkan ile birlikte TÜRKİYE YE göçtüler.
Necip Maçkan matematik öğretmeniydi ve bir süre Bursa da görev yaptıktan sonra Çanakkale Milli Eğitim Müdürlüğüne atandı ve Çanakkale ye taşındılar.
Aslan Abla  1927’ DE 30 Yaşındayken Nurettin Arslan (1890) ile evlenmiş. Çanakkale li olan Nurettin Arslan , Çanakkale Bayındırlık Müdürlüğün de mühendistir. Aralarında 7 yaş farkı vardır. Nurettin Arslan daha önce evlenmiş ama çocuğu olmamıştır. Fakat ilk karısının önceki evliliğinden olan bir oğlu vardır. Bir askeri okulda okuyan üvey oğulun kızını bir vesileyle evlat edinirler ve adını Şule koyarlar.
Nureddin Bey’in Kordonda Kilitbahir motorlarının kalktığı iskeleye bakan iki katlı bir evi vardı ve orada yaşadılar. Aslan ABLA , 1930-1940  yıllarında Kemalpaşa Mahallesi Muhtarlığı  ve 1970 li yılların başından itibaren Yardım Sevenler Cemiyetinin Çanakkale Şube Başkanı olarak görev yaptı.
Rumeli kökenli Aslan Abla ,
‘’Pek çok yönden ilginç bir kadındı. Örneğin ; kadınların pantolon giymediği o yıllarda pantolon giyerdi. Ataktı ve kente gelen valileri önce o karşılardı….’’
‘’Sözünü esirgemez, davranışlarında karşısındakinin ne düşüneceğini umursamazdı .1950-1970 yılları arasında bir efsaneydi o…’’
‘’Cumhuriyet balolarının ve bütün müzikli yemekli toplantılarının gediklisi olarak kentin ileri gelen erkekleriyle dans ederdi…’’
‘’Eski ve yeni yazıyı bilirdi. Moderndi ama aynı zamanda dindardı. Namazlarını hep camide kılacak kadar. Cuma namazlarını da kaçırmazdı.’’
‘’Her zaman orucunu tutar toplu iftar yemekleri verirdi. Mevlit okutmaktan pek hoşlanırdı. Dinsel duyguları onun diğer sosyal etkinliklere katılmasını engellemezdi.’’
‘’1962-63 yıllarında Çanakkale ‘ de büyük bir sel felaketi olmuş Aslan abla o felakette canla başla çalışmış….’’
‘’Kimin ne sorunu olursa çözmeye çalışır, iş arayana iş bulur, fakir çocukları okutur, evlenecek kızlara çeyiz düzer. Örneğin ayakkabısı eskimiş birini görse tanıdık birine götürür, dükkan sahibine de hayrın olsun der. Avukatlık işi olana yardım eder,parasız davasına baktırır.’’
‘’…. İlerlemiş yaşında Hacca gitti ve kendini büsbütün dine verdi.’’
Aslan Abla , 06 Nisan 1977’ de 80 yaşında vefat etmiş ve 1955 yılında vefat etmiş olan eşi  Nurettin Arslan ‘ın Kilitbahir Mezarlığındaki mezarının yanı başına defnedilmiş.
Adı Bir Sokakta Yaşıyor Şimdi!  ‘

Aslan Abla Sokağı’nda, adı  Yeşil Ev olan  dost bir atelye sonra olmuş  cafede   aynı  masaya   oturmuş,  onu konuşurken , bugün rahmet istedi dedik hepimiz. Çünkü kadına yönelik şiddetle mücadele günüydü, biz   ona  yürüyorduk. Kentte ilklerin kadını ve siyasetin çetin cevizi Hatice Aslan 'yı ,  haşmetli -cömert- cesur- mert -sert  kelimelerini , erkeklerden almış biri olarak  görüyorum.Hikayesiyle aramızda yaşamasını, anılmak istemesine veriyorum.
Kilitbahir ‘de Cahidi Sultan denen  ziyareti görmeye   giderseniz ,kendisi  de  Cahidi olan  Eşi Nurettin Maçkan ‘ a   aile mezarlığında, ebedi istirahatinde  dinleniyor. Kendisinin  yaşayan  çocuğu - torunu olmadığı için midir nedense onu orada yalnız görüyorum. Şule'nin ,  şu anda nerede nasıl kimlerle yaşayıp -yaşamadığı başka bir yazının konusu , ama bunu  araştırmaya istek duyuyorum.

Zenginden alıp fakire verirken emrivaki yapması sebebiyle  esnafı   kızdırsa da  Aslan Abla , kente gelen misafir siyasetçilere ,    çiçek veren bir kadın kimliğini   reddetmiştir.Valiye reise yakın durmuş,   erkekler gibi  en önde  el sıkışmış ,  protokolde olmayı ve  arkada kalmamayı bilmiştir.Erkek - kadın   plajı diye ayrılan  eski Belediye plajında ,  mayosuyla istediği yerden denize  de çekinmeden girmiştir. Yaşlandıkça Ramazan hayırlarının   dini bütün hacı teyzesi olmayı da bilmiştir.   

Benim için Aslan Abla toplumsal cinsiyet eşitliği için de  çalışmış  birisidir. Çanakkale'de   şu anda özgür   yaşayan kadınları için ,  geçmişte de  zor günler geçirenler  için çalışmış,  bir  kadın hakları aktivistidir.  Toprağı bol olsun.Yerinde rahat uyusun.

Bu satırlar, Hatice Aslan ‘ı  anlamak -  anlatmak isteyenlere  yararlı olsun  dilerim .Çünkü onun   hikayesi bana emanetti  ben  bu çalışma sayesinde onu  size verdim, şeklinde hissediyorum.

Unuttuğun zamandır aslında  ölüm, diyorum. Yaşasın , anlatalım, yaşatalım. 
                                                                                            10. 12. 2017 


                                                                                                 Hatice   Okyar İĞLİ